otoriter kişilik ne demek?

Otoriter kişilik; muhafazakarlık, toplumsal normların ve geleneksel değerlerin sürdürülmesine karşı duyulan kuvvetli bir ihtiyaç ve bu değerlere aykırı davranışlarda bulunanların cezalandırılması için sert yasa ve kuralların gerekliliğine inanma eğilimlerin kümelendiği kişilik özelliğidir.

Bu eğilimlerin yanında, politik tercihlere bağlı olarak sağ veya sol görüşlerin savunduğu değerleri katı bir biçimde benimseme, kuralları ve otorite konumundaki kişileri-kurumları sorgulamaksızın destekleme ve otorite tarafından alınan kararlara kendi seçimlerinden vazgeçme pahasına itaat etme gibi davranışlar ve tutumlar da otoriter kişiliğin yansımaları olarak ileri sürülebilir.

Kavram

[[Dosya:Protest_Trump_and_Protect_the_Mueller_Investigation_Rally_and_March_Downtown_Chicago_Illinois_11-8-18_5082_(45793370471).jpg|alt=|küçükresim|330x330pik|

Faşizm eğilimi ile bağdaştırılabilen otoriter kişilik tutuculuk, otoriteye koşulsuz itaat, farklı görüşlere karşı tahammülsüzlük ve önyargı, toplumsal ve bireysel değişimlere direnç ve saldırganlık gibi eğilimleri içermektedir.

]] Otorite sözcüğü genel kullanımda bir şeyleri diğerlerine yaptırma, yasaklama, emir verme ve itaat ettirme gücü, yetke; siyasi veya idari güç, çalışmalarıyla kendisini diğerlerine kabul ettirmiş başarılı kişi gibi anlamları1 barındırmaktadır. Sözlük tanımına bağlı olarak, otoriter kelimesi ile kendi kişisel özgürlüklerinden vazgeçme pahasına otoriteye katı bir itaati tercih etme tutumu ve diğerlerinin görüşlerini dikkate almayan bir kişi2 işaret edilmektedir.

Otoriter kavramı, psikolojide hem bireysel bir eğilimi hem de grup düzeyinde sosyal etkileşimlerin niteliğini tanımlayacak biçimde kullanılmaktadır. Bireysel bir eğilime karşılık geldiğinde otoriter ifadesi, diğerleriyle etkileşimleri sırasında kısıtlayıcı ve otokratik bir tutum sergileyen ve genellikle yetki sahibi bir konumda olan kişiyi 3 tanımlamaktadır. Grup düzeyinde otoriterlik ise, kararların alınmasında hiyerarşiyi ve merkezi bir yapılanmayı içeren, bireysel özerklikleri sınırlandıran sosyal süreçlere 4 karşılık gelmektedir.

Yetkeci kişilik olarak da adlandırılabilen bu eğilim, diğerlerinin kendisine koşulsuz şartsız boyun eğmelerini ve bağımlı hissetmelerini isteyen bir kişiyi5 tanımlar. Bu tür bir eğilim kişiye, farklı fikirlere karşı hoşgörüsüzlük, resmi otoritelere ve toplumda yerleşmiş geleneklere katı bir biçimde bağlı olma, dahil olduğu sosyal grupları hak etmediği koşullarda bile kayırırken diğer gruplara karşı önyargılı olma, kendi üstlerine sorgulamaksızın boyun eğerken astlarına ise aşırı bir tahakküm kurma çabası sergileme, belirsizliklere tahammül edememe, genel bir güvensizlik ve insanları kalıplaşmış çerçeveler üzerinden yargılama gibi özellikler6 getirmektedir.

Kavramın gelişimi

Otoriteryanizmin kavramsal olarak tanımlanmasında ve otoriter kişilik eğilimlerinin sistematik olarak incelenmesinde, özellikle 1930 ve 1940’lı yıllarda Avrupa’da etkili olan faşizm ve antisemitizm hareketleri önemli rol oynamıştır7. Faşizm eğilimine sahip insanların birbiriyle yakından ilişkili birtakım tutumlara birlikte sahip oldukları düşünülmüştür.  

İlk kuramlar, özellikle ırk temelli önyargılar üzerinde durmuş ve otoriteryanizmi benliğin derinliklerinde yerleşmiş olan bu önyargıların biçimlendirdiği bir kişilik özelliği olarak tanımlamıştır.8 Böyle bir tanımlamanın, araştırmacıların o an kendilerinin de kaçınılmaz olarak içinde bulundukları koşulları ve Avrupa’ya egemen olan yıkıcı gelişmeleri anlamlandırma çabasının ürünü olduğu düşünülebilir. Nitekim ilk kuramlar, otoriter kişiliğe sahip insanların aşağıdaki eğilimleri bir arada barındırdığını9 ileri sürmüştür:

1.      Geleneksel değerlere bağlıdır.

2.      Belirli kişi veya grupları “meşru” birer hedef olarak algılar ve saldırgan davranışlarda bulunabilir.

3.      Otoriter ve güçlü bir lideri benimseme ve ona itaat etme ihtiyacı taşır.

4.      İnsanları kendisinden olan ve olmayan şeklinde katı bir biçimde sınıflandırır.

5.      Saldırgan tutum ve davranışlarını otorite olarak benimsediği liderin işaret ettiği kendinden olmayanlara yönlendirir (eşcinseller veya Yahudiler gibi).

6.      Toplumda azınlık konumunda bulunan tüm gruplara karşı saldırgan dürtüler taşır.

7.      Politik olarak sağ görüşlere yakındır.

8.      Kendi inançlarının ve değerlerinin sorgulanmasından son derece rahatsız olur.

Erken Dönem Yaklaşımlar

Otoriter eğilimleri açıklamaya çalışan erken dönem kuramcılar arasında Sigmund Freud, Erich Fromm ve Wilhelm Reich vardır.

Freud, Kitle Psikolojisi isimli kitabında ordu ve dini cemaatler gibi, insanların dış baskılar ile dahil olmaya zorlandıkları yapay kitleler tanımlamış ve bu kitlelerin insanları bir önder etrafında toplayarak saldırganlık güdülerinin yabancılara yansıtılmasını sağladığını ifade etmiştir10. Burada, kitle psikolojisi ile çeşitli kurumların rolü görülmekle birlikte, Freud’un vurguladığı asıl etken, otorite konumundaki kişi veya kurumlara birey tarafından yapılan psikolojik atıflardır11. Yani, belirsiz koşullar ile karşılaştığında kaygı yaşama eğilimi fazla olan kişiler, kendilerini güvende hissedebilmek için tıpkı çocukların yaptığı gibi otorite konumunda olan kişilere veya kurumlara sığınır.

Fromm, Özgürlükten Kaçış isimli kitabında otoriteciliği, kendi içinde güce dair yetersizlik hissi yaşayan bireyin bu güce ulaşabilmek adına kendi bağımsızlığından vazgeçmesi olarak değerlendirmiştir12. Fromm’a göre, bu telafi mekanizması bir tür boyun eğme ve egemenlik çabasıdır. Böylelikle otoriter kişilik, kendisinin dışındaki bir güç kaynağı ile bütünleşir, dünyayı ve insanları güçlüler ve güçsüzler temelinde algılar. İkiyüzlü otoritecilik, kişinin bir yandan güç sahipleri ile özdeşleşme kurarak aşağılık duygularını yenme çabasını, bir yandan da daha zayıf insanları ezerek güç tatmini arayışını ifade eder 13. Böylelikle otoriter kişi üstlerinden çekinir ve onlara mutlak saygı, itaat gösterirken, astlarına ise saldırganlık boyutunda bir tahakküm girişiminde bulunmaktan çekinmez.

Reich ise, Faşizmin Kitle Psikolojisi isimli kitabında faşizmin, otoriter toplumlarda yaşayan bireylerin temel duygusal tutumları olduğunu14 belirtmiştir. Yani, ataerkil ve sınıf ayrımlarının katı olduğu bir toplum otoriter aileler üretir ve bu tür bir ailede yetişen çocuklar yetişkinliklerinde, toplumda yerleşik olan otoriter eğilimleri sürdürür, özgürlükten korkar. Otoriter eğilimlerin temeli ailede, özellikle de baba-çocuk ilişkilerinde atılır15. Çocuğun cinsel güdülerinin baskılanması meyvesini ileride diğerlerine eziyet etmesi, faşizm ve otoriter kişilik yapılanması şeklinde16 verecektir.

Antidemokratik Kişilik

Freud, Fromm ve Reich gibi kuramcılar, otoriter eğilimlerin anlaşılabilmesi için özgün yaklaşımlar ortaya koymuşlardır ve açıklamaları bu bakımdan değerli olmakla birlikte sistematik ve verilere dayanan bir değerlendirme sağlamamaktadırlar.  Otoriteryanizmin bilimsel bir çerçevede kavramsallaştırılmasında ve bu konudaki bilimsel çalışmalarda milat olarak1718 Theodor Adorno ve arkadaşlarının antidemokratik kişiliği detaylı biçimde tanımladıkları Otoriter Kişilik isimli kitapları19 kabul edilmektedir.

Bu temel çalışmada antidemokratik kişiliğin karşılık geldiği otoriteryanizm, geleneksel değerlere katı bir bağlılığı, iç grup için otorite kabul edilen kişilere sorgulamaksızın itaati, geleneksel kabulleri ve değerleri ihlal ettiği düşünülen kişileri dışlama ve cezalandırma eğilimlerini içermiştir 20. Burada otoriter kişilik, düzeyleri birbirlerine karşılıklı bağlı olan dokuz farklı eğilimin 21 birlikte oluşturduğu bir çatı yapı olarak görülmektedir. Bu yapıyı ölçebilmek için geliştirdikleri faşizm ölçeğinin 22 ölçtüğü dokuz eğilim ise şu şekildedir:

1. Tutuculuk: Toplum geleneklerine ve geleneksel değerlere katı bir biçimde bağlıdır.

2. Otoriteye Teslimiyet: Aidiyet hissettiği grubun liderlerini, otoriteyi eleştirmekten kaçınır, itaat eder.

3. Otoriter Saldırganlık: Geleneksel değerlere karşı geldiğini düşündüğü kişileri dışlar ve cezalandırılmalarını ister.

4. Duygusal Kapalılık: Öznelliğe, yaratıcılığa ve duyguların özgürce dışavurumuna karşı kapalıdır.

5. Batıl İnançlar ve Kalıpyargı Eğilimi: İnsanların geleceklerinin doğaüstü güçlerin etkilerine açık olduğuna inanır ve dünyayı, insanları katı kategoriler üzerinden değerlendirir.

6. Güç ve Sertlik: İnsanları güçlü-zayıf ve lider-takipçi olarak sınıflandırır, gücü temsil eden kişiler ile özdeşleşir ve sert bir kişi olarak görünmek ister.  

7. Yıkıcılık: İnsanlığa karşı genel bir düşmanlık hissi besler.

8. Yansıtma: Dünyanın son derece tehlikeli bir yer olduğuna inanır, kendi yıkıcı dürtülerini ve tutumlarını dünyaya atfeder.

9. Cinsellik: Cinsellik içeren davranışlarla ilgili abartılı bir kaygıya sahiptir, diğerlerinin cinselliği nasıl yaşaması gerektiğini belirlemeye çalışır.

Dogmatizm

Antidemokratik kişilik eğiliminin sadece sağ ideolojiye göndermede bulunduğunu ve otoriter kişiliğin ideolojiden bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri süren23 psikolog Milton Rokeach, otoriter kişiliği dogmatizm olarak kavramsallaştırmıştır. Rokeach'in dogmatizmi24 dünya hakkında sahip olunan inançlarda ve görüşlerde değişime kapalılığı, mutlak bir otorite algısını ve diğerlerine karşı yalnızca kendisi ile gösterdikleri benzerlik ölçüsünde hoşgörü duymayı, kendisine benzemeyenlere ise genel bir hoşgörüsüzlüğü ifade eder.

Bu kavramsallaştırmaya göre otoriter yani dogmatik kişilik, sağ ideolojik görüşler ile özdeşleştirilen faşist otoriter kişiliğin ötesinde bir anlam taşır ve kişilerarası etkileşimlerdeki hoşgörüsüzlük eğilimini yansıtır25. Bu bağlamda dogmatizm kavramı ile otoriter kişiliğin sol ideolojik görüşleri benimseyen bireylerde de gözlenebileceği ve otoriter eğilimin ideolojiden bağımsız olduğu görüşü ileri sürülmüştür. Sonuç olarak dogmatizm eğilimi yüksek bireylerin, farklı inançlar ve düşünme biçimleri arasında bağlantılar kurmaktan kaçındıkları düşünülmektedir26.

Dogmatizm, ideolojik yönelimlerden bağımsız olarak kavramsallaştırıldığı için, temsil ettiği otoriter eğilimlerin ölçülebilmesi amacıyla faşizm ölçeğinden farklı bir ölçeğin geliştirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyacın giderilmesine yönelik çaba Dogmatizm Ölçeği27 ile kendisini göstermiştir. Sağ ideolojiden bağımsız şekilde otoriter eğilimleri genel olarak değerlendirebildiği28 ileri sürülen dogmatizm ölçeğinin ölçtüğü eğilimler şu şekildedir29:

1. Dogmatik birey, aidiyet hissettiği grup içindeki uyuma önem verir ve bu grubun normlarından sapan kişilere karşı hoşgörüsüzlük besler.

2. Diğerlerinin tutumlarını ve davranışlarını kendi düşünme ve davranma biçimlerinden farklı olarak algıladığında olumsuz olarak değerlendirir.

3. Hayatı, olayların önemli nedenlerinin var olması gerektiği bir yer ve gerçekleştirilmesi gereken büyük görevler olarak algılar.

4. İyi-kötü, benden-ötekiler şeklindeki katı kategorik ayrımları benimser, bu tür kategorik ayrımlarda açık fikirli değildir.

5. Yaşadığı genel güvensizlik hissi kaygılı olmasına neden olur. Bu kaygıyı aşabilmenin yolunu otoriteye sıkı bir biçimde bağlanmakta görür.

6. Kendisini, gücünü ve yeteneklerini olduğundan daha büyük olarak algılar, kendisiyle övünür.

Sağ Kanat Yetkeciliği

Otoriter eğilimlerin oluşturduğu tutarlı kişilik örüntüsünü tanımlamak için sağ kanat yetkeciliği kavramını kullanan Bob Altemeyer’e göre30, bu tür bir kişilik sosyal öğrenme yoluyla gelişmekte olup bireylere yerleşik otoriteler tarafından belirlenen sosyal normlara koşulsuz itaat edilmesi gerektiği inancını kazandırmaktadır. Burada birey için otorite, genellikle hükümet yetkilileri veya din görevlileri gibi toplum tarafından saygı duyulan geleneksel liderleri ifade etmektedir31. Sağ kanat yetkeciliğini oluşturan eğilimler şu şekildedir32:

1. Sağ kanat yetkeci birey, üyesi olduğu toplumda meşru otorite olarak görülen kişilere ve kurumlara tam bir itaat sergiler.

2. Otoritenin hedef olarak gösterdiği kişilere karşı saldırganca tutumlar sergiler.

3. Toplumun ve otoritelerin belirlediği sosyal normlara son derece bağlıdır, yerleşik geleneklere çok büyük bir önem atfeder.

Sosyal Baskınlık Yönelimi

Sosyal baskınlık kuramına33 göre, sosyal sistemler doğaları gereği gruplar arasında hiyerarşik bir düzeni gerekli kılar. Sosyal baskınlık kuramının birey düzeyindeki karşılığı olarak gösterilen sosyal baskınlık yönelimi ise34, bireyin ait olduğu iç grubun dış gruplar karşısında daha üst konumda olmasına yönelik beklentilerini içerir.

Otoriter eğilimlerin, bireyin her türlü sosyal grubu ast-üst şeklinde sınıflandırmasına neden olduğunu35 ileri süren sosyal baskınlık yönelimine göre, bu tür otoriter eğilimler bireyin dış gruplara karşı kalıpyargılar geliştirmesine neden olmaktadır36. Kalıpyargılara dayanan düşünme biçiminin sonucunda da dış grup üyelerine karşı olumsuz tutumlar gelişmektedir. Sosyal baskınlık yönelimi şu eğilimleri içermektedir37:

1. Sosyal baskınlık yönelimli birey, sosyal hiyerarşinin gerekli olduğunu düşünür.

2. Gruplar arasında eşitlik fikrine katlanamaz. Baskın olan grupların çıkarlarını gözetecek eylemleri adil olmasa bile destekler.

3. Kendi iç grubunun çıkarlarını gözeten adaletsizlikleri, dış grupların bulundukları konumu hak ettiklerine yönelik argümanlar öne sürerek meşru kılmaya çalışır.

Otoriter Kişilik ile İlgili Bulgular

Literatürde sosyal baskınlık yönelimli bireylerin özgecilik eğilimlerinin düşük olduğu ve sosyal hiyerarşide üst noktalara ulaşabilmek için diğerlerini aldatmaktan kaçınmadıkları38; göçmenlere yönelik olumsuz tutumlara sahip oldukları39; “Black Lives Matter” gibi sivil toplum hareketlerini desteklemedikleri40 belirtilmektedir. Sağ kanat yetkeciliği, covid-19 pandemisine karşı katı önlemler ve kısıtlamalar alınmasını destekleme41; kürtaja yönelik damgalayıcı tutumlar42; iklim değişikliğini inkar etme43 gibi çeşitli tutum ve davranışlarla ilişkilendirilmektedir. Ayrıca dogmatizmin öznel iyi oluş üzerinde olumsuz bir rolü olduğu düşünülmektedir44.

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

Orijinal kaynak: otoriter kişilik. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. Sözlük | erişimtarihi = 3 Ocak 2021 | dil = Türkçe | çalışma = sozluk.gov.tr | arşivurl = https://web.archive.org/web/20181229073502/https://sozluk.gov.tr/ | arşivtarihi = 29 Aralık 2018}}